Paylaş Facebook Facebook Facebook Facebook Facebook
05.03.2020

“Yaşadığı dünyaya kayıtsız kalanlar, tarihin akışına müdahale edemezler”

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, din eğitiminin, bir dünya tasavvuru kazandırması gerektiğini ifade ederek, “Yaşadığı dünyaya kayıtsız, çağına duyarsız, olan bitenden habersiz nesiller, tarihin akışına müdahale edemez, küresel müdahalelere ve algı operasyonlarına açık hâle gelirler" dedi

26. İlahiyat ve İslami İlimler Fakülteleri Dekanlar Toplantısı Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş'ın katılımıyla Gaziantep'te başladı.

İl Buluşmaları kapsamında Gaziantep'e giden Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Gaziantep Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ali Gür'ü ziyaret etti.

Başkan Erbaş, daha sonra Gaziantep Üniversitesi ev sahipliğinde Mavera Kongre ve Sanat Merkezi'nde düzenlenen 26. İlahiyat ve İslami İlimler Fakülteleri Dekanlar Toplantısı'nın açılışına katıldı.

Başkan Erbaş açılışta yaptığı konuşmada toplantının hayırlı kararların alınmasına vesile olması temennisinde bulunarak İslam medeniyetinin ilim, irfan, bilgi ve hikmet medeniyeti olduğunu söyledi.

Müslüman âlimlerin 7. yüzyıldan Rönesans'a kadar 7 asır boyunca ilmin bütün alanlarında insanlığın inkişafına öncülük ettiklerini hatırlatan Başkan Erbaş, “İlim tarihine baktığımız zaman bunu Müslüman alimlerin nasıl başardıklarını görürüz. Tabi zaman zaman İslam dünyası zirveye ulaştığı gibi bazen de gerilediği zamanlar olmuştur. Bugün de kendi medeniyeti ve kaynakları ile ünsiyet kurmakta zorlanan, çağını anlamakta sürekli geç kalan bir İslam dünyası ile karşı karşıyayız" dedi. 

Başkan Erbaş, bilgiyi üretmeyenlerin üretilen bilginin takipçisi hatta mahkumu oldukları değerlendirmesinde bulunarak,  “İslam dünyası bugün bilim, teknik, tıp, sosyal bilimler, dahası ilahiyat alanında bilgi üretme, bilgiyi güncelleyip değere dönüştürme ve hayata kılavuz yapma konusunda istediğimiz noktada bulunmamaktadır" ifadelerini kullandı.

26.'sı düzenlenen Dekanlar Toplantısının bilgi üretme ve hayata kılavuz yapma noktasında daha iyisini arama çabası olduğunu dile getiren Başkan Erbaş, toplantının sağlıklı düşünmeyi, sorunları tespit etmeyi ve çözüm üretme imkânını da sağlaması temennisinde bulundu.

Başkan Erbaş, insanlığın ufkunu İslam'ın ilkeleriyle aydınlatma sorumluluğun, İslam'ın doğru anlaşılması, doğru anlatılması ve yaşanması olmak üzere üç boyutu olduğunu kaydetti.

“Din istismarı ile mücadelemizi ara vermeden devam ettirmek zorundayız"

İslam'ın doğru anlaşılması konusunda sahih bilginin topluma ulaştırılmasının hayati öneme sahip olduğuna vurgu yapan Başkan Erbaş, şöyle devam etti:

“Bugün, İslam toplumlarında yaşanan terör, tefrika, etnik ve mezhebi farklılıkların soruna dönüşmesi gibi meselelerde, dinî kavramların tahrif ve istismar edilmesinin ve yanlış din algısının da etkili olduğu bir gerçektir. İlahiyat ve İslami İlimler Fakültelerimizden de istifade ederek bir buçuk yıl öncesinden itibaren Diyanet İşleri Başkanlığı olarak başlattığımız din istismarı ile mücadele seferberliğimiz devam etmektir. Bizler sahih dini bilgiyi üreten ve topluma ulaştırması gereken kurumlar olarak eğer o alanı boş bırakırsak istismarcılar derhal dolduruyorlar. Bu seferberliğimizi hiç ara vermeden devam ettirmek zorundayız. Dinin bilgisizliğe ya da sağlam temellere dayanmayan yaklaşımlara terkedilmesinin ağır faturasını ve doğru şekilde karşılanmayan her ihtiyacın nasıl istismar edildiğini, bugün daha yakından görmekteyiz. Çünkü bir FETÖ istismarı yaşadık. Sadece dini istismarla kalmadılar, dış güçlerle yardımlaşarak ülkeyi işgal etme teşebbüsünde bulundular. Sonra bir DEAŞ terör örgütü var. DEAŞ, vekalet savaşları yapmak için dini istismar ederek yine birilerinin kurduğu ve sürekli desteklediği bir terör örgütü. İfade ettiğimiz özellikle doğru dini bilgiyi, sahih dini bilgiyi topluma hızlı bir şekilde ulaştırmamızın ne kadar önemli olduğunu ifade etmek için bu örnekleri verdim. Ama daha belki onlarca din istismarı yapan şahıslar, gruplar var, bunların da farkında olmak zorundayız."

“Sevdirerek ve nefret ettirmeden İslam'ı anlatmak tebliğin en önemli vasfıdır"

Başkan Erbaş, İslam'ın hikmetle, güzel sözle, en uygun yöntemle anlatılmasının önemine dikkat çekerek, “Merhametle müjdeleyen, hakikatle uyaran, ikna edici bir metotla açıklayan bir yaklaşımla sevdirerek ve nefret ettirmeden İslam'ı anlatmak tebliğin en önemli vasfıdır. Sosyal gerçeklikleri ve öncelikleri dikkate almayan, kaba, sert ve dışlayıcı bir üslup nebevi metoda da iletişimin ilkelerine de aykırıdır" diye konuştu.

İslam'ı hayat veren ilkelerini insanlara aktaranların sorumluluklarından birinin de İslam'ın yaşanan bir hayata ve ahlaka dönüştürülmesi olduğuna işaret eden Başkan Erbaş, “Ahlak bu toplumun temel dinamiğidir. Biliyoruz ki İslam bir hayat dinidir. Kur'an-ı Kerim bir hayat kitabıdır. Bütün peygamberler tevhit inancının yerleşmesi, adaletin tesisi ve güzel ahlakın yaşanması için mücadele etmişlerdir. Bugün her Müslüman bu ideal için gayret etmekle mükelleftir" değerlendirmesinde bulundu.

“Branşı ne olursa olsun her öğretmen eğitimine ahlaki boyutu mutlaka katmalıdır"

Doğru dinî bilginin üretilmesi, en güzel yöntemle topluma sunulması ve nebevi bir örneklikle hayata rehberlik edilmesi konusunda en büyük ve temel görevin, Diyanet İşleri Başkanlığı, İlahiyat ve İslami İlimler Fakülteleri, Din Öğretimi Genel Müdürlüğüne ait olduğunu belirten Başkan Erbaş,  “Çerçeveyi biraz genişletmemiz gerekirse tüm öğretmelerindir. Hangi okulda, hangi fakültede görev yapıyorsa yapsın, branşı ne olursa olsun her öğretmen eğitimine ahlaki boyutu mutlaka katmalıdır" şeklinde konuştu.

“Salt bilgi sahibi olmayı vitrine koyan anlayış, İslam'ın bilgi anlayışı ve ahlakından çok uzaktır"

“Bugün, din eğitimi ve öğretimi meselemizi özellikle üç açıdan ele almamız gerektiği kanaatindeyim" diyen Başkan Erbaş, şunları söyledi:

“Birincisi; din eğitimi hayatla iç içe olmak zorundadır. Yaşanan hayatı, sorunları, sosyal gerçeklikleri dikkate almayan bir din anlayışı doğal olarak kabul görmemekte hatta marjinal alanlar oluşmasına neden olmaktadır. Din eğitimi veren okullardaki gençlerimizin durumlarını; toplumun gündemi, değerleri, ihtiyaç ve beklentileri, din hizmeti ve manevi rehberliğin gerekleri gibi açılardan ele almak; din eğitimi ve öğretimini, hayatı imar eden boyutunun işlevselliği açısından müzakere etmek durumundayız. Bu itibarla, sadece bilgiyi edinmekle yetinmeyip onu bilince dönüştürerek hayata tatbik eden, üretilen bilgiyi insanlığın hizmetine sunan asil bir anlayışı güçlendirmekle mükellef olduğumuzun altını çizmek istiyorum. Aksi takdirde, salt bilgi sahibi olmayı vitrine koyan, öğrenilen bilgiyi toplumun hizmetine sunamayan, hayata tatbik edilmediği için bilginin hikmet boyutunu kavrayamayan ve nihayetinde insanda bir şuur ve farkındalık oluşturamayan bir yaklaşımın İslam'ın bilgi anlayışı ve ahlakından çok uzak olduğu her türlü izahtan varestedir."

“İslam medeniyetinde bilgi, hikmet ve ahlak bir bütündür"

Din eğitiminin tezahürünün güzel ahlakın yaşanması olduğunun altını çizen Başkan Erbaş, “İslam'ın nihai amacı; insanın Rabbiyle, toplumla ve çevreyle olumlu ilişkiler kurmasını temin etmektir. Bu açıdan İslam sadece bir felsefe, edebiyat ya da metafizik değildir. İslam medeniyetinde bilgi, hikmet ve ahlak bir bütündür. Dolayısıyla, din eğitiminin bireyi imar eden boyutu ve özellikle gençlerin duygu, davranış ve hayal dünyalarına etki ve katkısı üzerinde düşünülmesi gereken önemli bir mevzudur" ifadelerini kullandı.

“Çağının farkında olmayanlar, küresel müdahalelere ve algı operasyonlarına açık hâle gelirler"

Başkan Erbaş, İslam'ın bütün yeryüzüne huzur ve güvenlik vaat eden evrensel bir nizam olduğuna vurgu yaparak, şöyle konuştu:

“Din eğitimi, aynı zamanda bir dünya tasavvuru ve küresel farkındalık kazandırmak durumundadır. Yaşadığı dünyaya kayıtsız, çağına duyarsız, olan bitenden habersiz nesiller tarihin akışına müdahale edemezler. Dahası, çağının farkında olmayanlar, küresel müdahalelere ve algı operasyonlarına açık hâle gelirler. Bu sebeple din eğitimi, bireysel dindarlık ve toplumsal duyarlılık yanında, küresel farkındalık da kazandırarak hem bugün hem de gelecek kuşaklar için ilim, irfan, bilgi, hikmet ve marifetle bezenmiş bir dünya kurma idealini de canlı tutmak durumundadır. Dolayısıyla, her türlü olumsuzluğu bir kenara bırakıp artık kendimize yeni hedefler koymalı ve çalışmalarımıza odaklanmalıyız. Zira zaman hızla geçiyor ve bizim bu doğrultuda kaybedecek tek bir dakikamız dahi yoktur. Tüm bunlar için, İlahiyat/İslami İlimler fakülteleri, İmam-Hatip Liseleri ve Diyanet İşleri Başkanlığı olarak işbirliği içinde, eğitim felsefemizi, bilgi üretim metodumuzu ve müfredatımızı, insan yetiştirme model ve mekanizmalarımızı, eğitimci kadromuzu, din hizmeti çalışmalarımızı ve irşat stratejilerimizi her daim gözden geçirmek ve geliştirmek durumundayız."

“Din eğitimi ve hizmeti veren kurumlarla her zamankinden daha çok işbirliği içerisindeyiz"

Türkiye'de din eğitimi ve hizmeti veren kurumlarla her zamankinden daha çok işbirliği ve yakın çalışma içerisinde olduklarını belirten Başkan Erbaş,  “İlahiyat ve İslami İlimler Fakültelerimiz, Yüksek Öğretim Kurumlarımız, Milli Eğitim Bakanlığımız, İmam Hatip Liselerimiz ve Diyanet İşleri Başkanlığımız olarak sık sık bir araya geliyoruz" dedi.

Başkan Erbaş, “Diyanet-İlahiyat-Milli Eğitim İşbirliği Komisyonu" kurduklarını, periyodik olarak toplantılar yaptıklarını ifade ederek, “Bu toplantıları oldukça önemsediğimi ifade etmek istiyorum. Zira bireysel ve toplumsal anlamda ilgi, algı ve olguların çok hızlı değiştiği günümüzde, din eğitimi ve hizmeti veren kurumlar olarak çalışmalarımızı ve gelecek perspektifimizi kapsamlı, disiplinli ve uzun vadeli çalışmalarla, kendimizle yüzleşmekten çekinmeden ele alarak müzakere etmeye ihtiyacımız var" ifadelerini kullandı.

“Din eğitimi veren kurumlarla yakın işbirliği ve istişare içinde olmak bizim için ihmal edilemez bir sorumluluktur"

Din hizmetlerinin niteliği, din hizmeti alanında çalışanların yeterliği ile yakından alakalı olduğunun altını çizen Başkan Erbaş,  “Her bir görev sahası, kendine özgü şartları ve imkânları gereği farklı formasyonlar gerektirmektedir. Söz konusu kadroların yeterliği ise din eğitimi veren okullarımızın kalitesiyle doğrudan alakalıdır. Dolayısıyla, daha etkin ve verimli din hizmeti sunabilme noktasında, İmam-Hatip liselerimiz ve İlahiyat Fakültelerimizle yakın işbirliği ve istişare içinde olmak bizim için ihmal edilemez bir sorumluluktur" diye konuştu.

Okul öncesi, kadın, aile, çocuk, genç, engelli, hasta, mahkûm, mülteci, yaşlı gibi birçok alanda din hizmetini en güzel şekilde yerine getirmek için yeterli eğitim almış ve alanında yetkinlik kazanmış personele ihtiyaç duyduklarını dile getiren Başkan Erbaş,  “Söz konusu personelin yetiştirileceği kaynak olan imam hatip liseleri, İlahiyat ve İslami İlimler Fakültelerimizin bu gerçeğe ve ihtiyaca göre program açma, branşlaşma, müfredat oluşturma gibi alanlarda çalışma yapması çok önemlidir" ifadelerini kullandı.

“İlahiyat ve İslami İlimler Fakültelerinde 'Manevi Rehberlik' bölümlerinin açılmasını arzu ediyoruz"

Başkan Erbaş, üniversitelerde okul öncesi din eğitimi için öğretmen yetiştiren bölümlerin açılmasını arzu ettiklerini belirterek,  “Bu personelin yetiştirileceği yerler ve müfredat oluşturma gibi alanlarda çalışacak olan İlahiyat ve İslami İlimler Fakültelerimizden bu desteği bekliyoruz. Sosyo-kültürel içerikli din hizmetleri bizim yeni alanımız. Şu an itibariyle 1000 kadar manevi rehberimizi, hastanelerde, hapishanelerde Yükseköğretim öğrenci yurtlarında istihdam ettik. Bunlar için de manevi rehberlik bölümlerinin özellikle açılmasını arzu ediyoruz. Yükseköğretim Kuruluna da talebimizi ilettik" şeklinde konuştu.

İmam-Hatip okullarının, İlahiyat ve İslami İlimler Fakültelerinin, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın en önemli insan kaynağını oluşturduğuna işaret eden Başkan Erbaş, “Nitelikli personel ile kaliteli din hizmeti sunma bağlamında, bu okullardaki eğitimin içeriği ve mezunların yeterliği bizim için oldukça önemlidir. İdeal bir program, geçmişin zengin birikimi, günümüz gerçekleri ve iyi bir gelecek hedefinin birlikte düşünülmesi ile mümkündür. Bu itibarla, öğretim programlarımız bu doğrultuda güncellenmeli; teorinin yanında staj ve uygulama dersleri ile zenginleştirilmelidir. Bu noktada, tecrübeli ve yetkin Diyanet personelimizden istifade edilmesinin faydalı olacağını düşünüyorum. Biz yaz Kur'an kurslarımızda son sınıf İlahiyat ve İslami İlimler Fakültesi öğrencilerimize staj yaptırabiliriz" diye konuştu.

“Nicel büyüme, nitel yükselmeyle eş zamanlı ilerlemelidir"

Başkan Erbaş, Müftülerin ve alanında yetkin Diyanet personelinin fakültelerde,  Diyanet İşleri Başkanlığının hizmet ve istihdam alanlarıyla ilgili olarak ders, konferans, tecrübe paylaşımı gibi vesilelerle öğrencileri bilgilendirmelerinin faydalı olacağı kanaatinde olduğunu dile getirdi.

İmam-Hatip okulları, İlahiyat ve İslami İlimler Fakülteleri, nicelik ve nitelik açısından arz-talep dengesi doğrultusunda yeniden planlanması gerektiğini ifade eden Başkan Erbaş, sözlerini şu cümlelerle tamamladı:

“Nicel büyüme, nitel yükselmeyle eş zamanlı ilerlemelidir. Bu çerçevede belirtmeliyim ki, eğitim kurumlarımızın sayı, eğitim kadrosu ve öğrenci potansiyeli açısından gelişmesi olumlu bir durum olmakla birlikte daha da önemlisi, üretilen bilginin niteliği, toplumun ve dünyanın geleceğine olan katkısıdır. Bunun için de hep beraber, özellikle yaşanan hayatın sorunları ile milletimizin ve insanlığın geleceğine dair meselelerde daha gerçekçi olmaya, daha cesur yaklaşımlarla inisiyatif kullanmaya mecburuz. Bu sebeple söz konusu kurumlar için gerçekçi, ulaşılabilir, sürdürülebilir ve sonuç alınabilir hedeflerin belirlenmesi zaruret arz etmektedir."

Programa, Gaziantep Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ali Gür, Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Dr. Selim Argun, Diyanet İşleri Başkanlığı Eğitim Hizmetleri Genel Müdürü Kadir Dinç ile İnsan Kaynakları Genel Müdürü Akif Pusmaz, Milli Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürü Nazif Yılmaz, Gaziantep İl Müftüsü Ahmet Çelik, çeşitli üniversitelerden rektörler ile İlahiyat ve İslami İlimler Fakülteleri Dekanları katıldı.

 

“Yaşadığı dünyaya kayıtsız kalanlar, tarihin akışına müdahale edemezler" (diyanet.gov.tr)